22 Mart günü, son yılların en önemli FOMC toplantısı ile ABD Merkez Bankası FED faiz kararını açıklayacak. Bu yazıda FED’in neler yapabileceğini ve bu kararın neden çok kritik bir hale geldiğini anlatacağız.
Mart ayı başından beri piyasalarda eşi görülmemiş fiyatlamalar yaşanıyor. ABD’ de likidite eksikliği sebebiyle iflas eden Silikon Vadisi Bankasının (SVB) ardından New York merkezli Signature Bank da iflas etti. SVB iflası, direkt olarak FED’in faiz artışlarına bağlıydı. Kaliforniya merkezli SVB’nin, 21 milyar dolarlık tahvil pozisyonunu yaklaşık 1,8 milyar dolar zararla kapatması ve 2 milyar doların üzerinde sermaye artırımına gideceğini duyurması sonrası hisse fiyatı yüzde 60’ın üzerinde değer kaybetmişti.
FED’in faiz artışlarına bağlı yaşanan bu iflaslar, Avrupa bankalarında sıçradı. Geçtiğimiz hafta panik halindeki yatırımcılar, İsviçre’nin önemli bankalarından Credit Suisse’den 48 saat içerisinde 51 milyar dolarlık mevduat çekti. Bu durum da bankanın likidite sorunu yaşamasına sebep oldu ve hisseleri %90 düştü. Banka daha sonra diğer bir büyük banka olan UBS’ e satıldı ancak bu kez de risklerden dolayı UBS’in hisseleri düşerek CDS primi 50 baz puan yükseldi.
Biraz daha geriye gidecek olursak, 2008 yılında yaşanan ve büyük etkileri olan, modern zamanların en büyük finansal krizi de bankacılık sektöründen çıkan bir kıvılcımla başlamıştı. Günümüzde yaşanan tedirginliğin sebeplerinden birisi de bu. Son 1 yıldır başta FED olmak üzere küresel merkez bankaları enflasyonu düşürebilmek için aralıksız faiz artışı yaptılar. Pandemi senesi 2020 yılında, onlarca yılda bastıkları paraların toplamı kadar parayı sadece 1 yılda basmış ve enflasyonun 80’li yıllardan beri en yüksek seviyeye ulaşmasını sağlamışlardı. Şimdi de bu devasa para arzının yol açtığı sıkıntılar, faiz artışlarının sıkıntılarına neden oldu. Yüksek mevduat faizleri bankaları zor durumda bıraktı. Yine FED başta olmak üzere diğer merkez bankalarını zorlu bir süreç bekliyor. Elbette artık 3. kuşağa giren ve milletçe DNA’mıza işlenmiş yüksek enflasyon bağışıklılığı sebebiyle TCBM’yi bu süreçten ayrı değerlendirmek gerekiyor.
Son 3 haftadır FED beklentileri çok değişken. Şubat ayında açıklanan enflasyon ve istihdam verileri sonrası FED’den 22 Mart tarihinde yapılacak toplantısında 50 BP faiz artışı yapması ve bu yıl faiz tavanını %5,75 seviyesine çıkarması bekleniyor ve fiyatlanıyordu. Ancak peş peşe batan bankalar sonrası FED’in bu süreci daha yumuşak tonda geçiştireceği düşünülüyor. Bu sebeple yarın yapılacak toplantıda 25 BP artış ve sabit bırakılma yönünde beklentiler hakim. Ayrıca FED’in faizlerde yılı %3,75 seviyesinde kapatması fiyatlanıyor. Bu da 1 ay öncesine göre %2 civarında bir fark olduğu anlamına geliyor. Beklenti ve fiyatlama açısından büyük fark var.
FED eğer ki beklentilere paralel 25 BP artış yaparsa, sonrasında başkan Powell’ın vereceği mesajlar kritik öneme sahip. Sektörün içinde bulunduğu durum ile ilgili vereceği mesajlar merakla bekleniyor. Eğer bunun son artış olduğu ya da 1 ay öncesine göre zirve faize daha yakın olduğumuz şekilde güvercin mesajlar verirse, piyasanın beklediği rahatlama olabilir. Yatırımcılar bu karmaşık ortamda FED güveni görmek istiyor. Yine de karar ne olursa olsun bankaların içinde bulunduğu durum değişmeyecek. Ancak faiz artışı sürecinin son bulacak olması da elbette ciddi bir rahatlama yaratacaktır. Karar sonrası dolar endeksinde düşüş, buna bağlı olarak riskli varlıklar ve emtialarda yükselişler izlenebilir. Ons altın, Nasdaq, Eurusd ve Bitcoin tarafında hareketlilik görülecektir. Dolar endeksinde ise 103.400 seviyesi altında düşüş baskısı devam edecektir. 101.300 seviyesi ilk muhtemel hedef.
Leave a Reply